Geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da birçok yazar, şair ve
gazetecinin konuk olduğu fuarda edebiyat dünyasının önemli isimleri
kitapseverlerle buluştu.
Usta yazar ve şairler Namık Kemal Behramoğulu'nun oğlu,
Ataol Behramoğlu ile Nihat Behram'ın yeğeni olan Onur Behramoğlu ile Sivas
Madımak Oteli'nde hayatını kaybeden 33 kişiden biri olan şair Behçet Aysan'ın
kızı Eren Aysan, Gemlik Kitap Limanı'nda "Edebiyat ve Gelecek” başlığıyla
söyleşi gerçekleştirdi.
"Acının zamanaşımı olmaz"
Madımak Oteli davasının zamanaşımına uğramasına ilişkin
konuşan Eren Aysan, "Ne yazık ki çok yakın zamanda bir hukuksal
mücadelemizi kaybetmiş olmanın acısını yaşadık. Ben Sivas Katliamı'nda
öldürülen şair Behçet Aysan'ın kızıyım. Yıllardır duruşmalarda söylediğim gibi
'Acının zamanaşımı olmaz" diyerek cümlelerine başladı. Devamında konuşan
Aysan, "Çok sevdiğim İtalyan düşünür Umbert Eco'nun kitapları ülkemizde de
çok seviliyor. Hatta 'Gülün Adı' kitabı filme uyarlandı. Onun çok özel Orta Çağ
tezi var. O da şu; Eco diyorki 'Günün birinde Amerika'da uzun süren bir
elektrik kesintisi olsa ve o elektrik kesintisinden sonra büyük kulelerden
inemeyen, sokağa çıkamayan insanlar olsa ve yine hemen arkasından o elektrik kesintisiyle
birlikte ulaşım durma noktasına gelse dolayısıyla bir süre sonra marketlerdeki
o ürünler bozulsa, 1 hafta 10 gün sonra insanlar güvenliksiz bir ortamın
içerisine düşerler mi düşmezler mi? Çünkü güvenlik algısı hayatımızdaki en
önemli şeydir. Güvensizlik ortam ister istemez sokak çatışmalarını meydana
getirir. Devlet güvenliği koruyamayınca kişi kendisini koruma noktasında
hisseder. Başkalarına karşı bir savunma aşamasına geçer ve o ortam içerisinde
gittikçe tedbirsizlik olur. Dolayısıyla modern çağda bir Orta Çağ olur mu
düşüncesi üzerinden Eco kendince bir alan yaratıyor. Yeni dünya içerisinde çok
konuşulan iki başlık var: dünya tek imparatorlukla yönetilecek yani diktatörlük
egemen olacak ve o egemenlik sahası içerisinde insanlar bir süre sonra insanlar
kimliksizleştirilecek. Bunun başlangıç noktasını şöyle düşünün; mesela dünyada
çok ciddi göçmen krizi yaşıyoruz ve çok yakın zamanda milyonların göç
edebileceği konuşuluyor. Bunların tüm karşısında milliyetçilik çok
yaygınlaşıyor. Bu noktada edebiyat nerde? Bu nokta biz neredeyiz? Yazarın
işlevi aslında ne olmalı sorusu karşımıza çıkıyor" dedi.
Söyleşide edebiyatın geleceğine ilişkin konuşan Onur
Behramoğlu, "Edebiyatın geleceği için çok karamsar olmamamız gerekiyor.
Bir kıvılcım olması ve umut olmasu lazım, eğer olmasa zaten bizde başka
şehirlerden gelerek sizinle buluşmazdık. Demek ki bir umudumuz var ve o umudun
geleceğini de konuşmak lazım ama onu da illa büyüteceğiz diye hiç olmayan
hikayeyi de olmuş gibi anlatmamak gerekiyor. O yüzden önce içerisinde olduğumuz
hali bilelim, sonsuza kadar sürmeyeceğini içerisinde mutlaka ileri yönde bizi
alıp götürecek bir başka sorumluluğunu barındırdığını o değişimin hangi noktada
bulunup hangi kolunu büyütmemiz gerektiğini konuşmamız gerekir. Şu an içerisinde
bulunduğumuz hali çok kötü düşünüyoruz belki ama 100 yıl öncesine kıyaslarsak,
biz Balkan Harbindeyken Türk kuvvetlerini oraya göndermek için Türk sularında
Türk kaptanının kullanabildiği gemimiz bile yoktu. Hani her şey çok mu kötüye
gitti? Bir de buradan bakalım yani savaşacak kuvvetlerimizi yollarken bizim
kendimize ait Kabotaj Bayramımız oldu. Bir gemiye sahip olmanın ne kadar
değerli olduğunu orda öğrendik. Türkiye ve dünya bazı yanlışlar yaparak bir
şeyleri elbet öğreniyor. Tabi o yanlışları görmezden gelmemeliyiz şiir ve
edebiyat biraz bunlar için de var" ifadelerini kullandı.
Edebiyat yanında yazılım dersleri de çok önemli
YanıtlaSildaha önce bir kitap satın almıştım karşıyaka 'dan çok etkilemişti beni
YanıtlaSil