Medeniyetin ne olduğu
konusu tartışmalı olsa da, nihayetinde ortalama bir medeniyet tanımı
yapılabilir ve genel olarak yapılan tanım da kabul görmüştür. Ancak medeniyetle
ilgili problem, tanımından ve tanımın kabulünden ziyade, medeniyet kavramının
araçsallaştırılmasından kaynaklanmaktadır.
Örneğin, medeniyet kavramını birçok tartışmada duyduğumuz gibi son dönemde sık
sık sokak hayvanlarıyla ilgili tartışmalarda duyuyoruz, “hiçbir medeni ülkede
sokakta sahipsiz hayvan göremezsiniz” ezberinde. Zira bu ezber, medeniyete övgü
yaparken bu medeniyet göstergesi üzerinden gayrı medeni bir öneride
bulunmaktadır: sokak hayvanlarını öldürelim, demir kafeslere hapsedelim.
Medeniyet merhameti içerir mi, tartışmalı ama net olan bir şey varsa o da
medeniyetin “düşünme, sonuçtan nedene varma, kabul edilebilir çözümler bulma,
problemin ana kaynağına ulaşma, kaynak üzerinden sorun çözme” gibi
sorumlulukları olduğudur.
Sokakta hayvan neden var? Kimler sahiplenip sokağa bıraktı… Dünyadaki tüm
canlılara yiyecek, içecek, barınma imkanı sağlayan doğada, hayvanların da
insanlar kadar hakkı olduğunun farkında mıyız? Her yere beton dökülen, doğası
tarumar edilen bu nedenle kuraklığın arttığı, kaynakların azaldığı bir dünyada
fail olan insan, hayvanların hayatta kalacak kadar tükettiği yiyecek ve içeceği
ihtiyacı olmayacak kadar tükettiği, israf ettiği için hayvanlar aç biilaç
yaşamak zorunda kaldı. Ve insan, bu durumdan imtina etmedi, etmediği gibi
bununla da yetinmiyor, aç susuz hayatta kalmaya çalışan hayvanları “güvenlik”
bahanesi ile öldürmeyi teklif ediyor. Ve hayvanların öldürülmemesi gerektiğini
ifade ettiğinizde, hiçbir şekilde alakası olmamasına rağmen sizin hayvanların
insanlara ve hatta çocuklara zarar vermesini savunduğunuzu iddia ediyor. Tek
başına kötülükle mücadele etmek zaten zorken, bu durumda hem kötülükle hem de
tane tane ifade ettiğiniz halde ısrarla sizi anlamak istemeyenlere laf anlatmak
nedeniyle zorlanıyorsunuz. Oysa kimsenin hayvanlar insanlara zarar versin
dediği yok, insanlar da hayvanlar da zarar görmesin, bu konuda asıl fail olan
insan, sorumluluğu üzerine alsın ve hayvan ile insanın zarar görmeyeceği bir
çözüm üretsin deniyor.
Çözüm gayet basit, hayvan alıp sokağa bırakanlara, hayvan ticareti yapanlara
karşı caydırıcı cezalar verirsiniz. Mevcut hayvanları “insani barınaklara
alırsınız” ve yiyeceklerini de artık yiyeceklerden sağlarsınız, düzgün
kısırlaştırma yaparsınız. Sonuçta bir süre sonra sokak hayvanı sorununuz da,
güvenlik sorununuz da kalmaz. Zaten hayvan haklarını koruyan hiç kimse de tüm
hayvanlar sokakta olsun, birilerine zarar versin demiyor. Ancak bu kadar basit
bir çözüm uygulanmıyor ve hem hayvanlar işkence eziyet görüyor, hem sosyal
gerilim yaşanıyor ve dahası yeni kötülükler ortaya çıkıyor.
Son günlerde Havrita uygulaması üzerinden çok ciddi tartışmalar yaşanıyor.
Şöyle ki, Havrita’nın başıboş köpekler konusunda güvenlik tehlikesi olmaması
için insanları uyardığı ve sahipsiz hayvanlarla ilgili bir istatistik elde
edilmesine yardımcı olduğu söyleniyor. Ancak aynı konuda bir başka vahşet durumu
var; Havrita üzerinden hayvanların yerlerinin tespit edildiği, hayvanlara vahşi
diyen ama asıl vahşi kendisi olan türün de bu harita üzerinden hayvanları
öldürdüğü söyleniyor. Ve insanlar, bu insanlık dışı durumu belgelemek için
maalesef konuya dair videolar paylaşıyor, izlediğimiz her video sonrası,
medeniyetten ve insanlıktan bir parça daha uzaklaşıyoruz. Çünkü sosyal medyada
aşikar biçimde canlı düşmanlığı yapabilen sahte isimli hesaplar, “vahşeti
durdurmalıyız” diyen her insani söyleme, en çirkin biçimde ve organize olarak
saldırıyor. Sahte isimler zira yaptıkları suç, sahte isimler zira dertleri
insanları ve çocukları korumak değil nefret kusmak, sahte isimler zira
yaptıklarının utancını gerçek isimleriyle yan yana göstermekten çekiniyorlar.
Evet, sokak köpekleri bir bölgeyi sahiplendiği, şiddet gördüğü, yavruları
gözleri önünde öldürüldüğü, aç bırakıldığı, eğitilmek için karanlık odalarda
tutulup dövüldüğü yani insandan zarar gördüğü için zararlı olabilir ve ben
dahil hiç kimse bu zararı savunmuyor. Çözüm bulalım, insani çözüm diyoruz. Ama
buna yanaşmak yerine vahşeti körüklemek isteyenlerle muhatap olmak, görevini
yerine getirmeyen kurumların gafletlerinin olumsuz sonuçlarını tecrübe etmek
zorunda kalıyoruz. Tekrar edeyim; ben dahil hiçbirimiz, bir köpeğin, bir
hayvanın bir yere zarar vermesini istemeyiz ama farkımız şu ki aynı şekilde o
hayvana da zarar verilmesini istemiyoruz. Bunu anlamak ne kadar zor olabilir?
Ben dahil hiç birimiz, bir köpeğin bir canlıya tecavüz edip öldürdüğünü, bana
niye selam vermedin diye kurşun yağdırdığını, soykırım yaptığını, diri diri
yaktığını, üç bileziğini almak için bir insanın kollarını kestiğini, sırf
öfkelendi diye çocuğunu kaçırdığını, daha fazla mal biriktirmek için insan
emeğini çaldığını, dünyaya binlerce yıl zarar verecek kimyasal silahları
kullandığını görmedik, üstelik aklı olmadığı halde bu şekilde planlı ve kurgulu
katliamlara imza attığını görmedik. Ama insanın, kendisine akıl bahşedilmesine
rağmen, yeğenine tecavüz edenini, beni niye sevmedin diye çocuğunun annesini
öldürenini, soykırım emri verenini, atom bombası patlatanını, su kaynaklarını
kirletenini, uyuşturucu ticareti yapanını, insan kaçakçılığı yapanını gördük.
Ki buna rağmen, insanları hedef gösteren bir uygulama yapmadık, çünkü bu
medeniyete, hukuka, merhamete, vicdana aykırı, çünkü insanın merhametli olanı
da, öfkesine engel olup bir cana kıymayanı da, hakkı ve sabrı tavsiye edeni de
var.
Elinizi vicdanınıza koyun demiyorum, maalesef vicdan nadir bulunan bir şey,
aklımızı başımıza alalım diyorum. Henüz sokak hayvanı için bırakılmış bir kap
mamayı, bir kap suyu ve o hayvanı tekmeleyenleri ortalama olarak bu bireysel
kötülükten alıkoymayı başaramamışken, organize olarak hayvanlara zarar
verenlerin ortaya çıktığını görüyoruz. Bu işin sonu hayırlı bir yere varmıyor;
daha geçen haftalarda bir anne, anneanne ve dede köpek beslediği için 28
kurşunla öldürüldü. Bu işin sonu hayırlı bir yere varmıyor ve içimizdeki vahşet
davetçileriyle yaşamak, güvenlik problemi, ruhsal sağlık problemi açısından
gittikçe zorlaşıyor. Hayvanların katledilmesini önerenlerin açtığı yolda,
hayvan besleyenler de hedef alınacak noktaya geldi… kötülüğü engellemeye
çalışırken kötülüğün azalmadığını bilakis arttığını görmek tahammül edilebilir
gibi değil.
Araştırmaların çoğu, seri katil, şiddet yatkınlığı olan, psikopat, sosyopat
insanların çoğunun canlıya zarar verme eylemlerinin önce hayvanda başladığını
sonra insana doğru yükseldiğini gösteriyor. Çocukları düşündüğü için hayvanları
katletmeyi önerenlerin asıl maksadının toplum güvenliği olduğunu iddia edenler,
vahşeti bu şekilde masumlaştırmaya çalışanlar, aslında kendilerine hayvanlardan
daha çok zarar verebilecek bir türü topluma kazandırdıklarını unutmasınlar.
Bugün hayvanı katleden, yarın çocuğunuzu tereddüt etmeden katleder, bunu
görebilmek için de onlarca araştırma okumanıza gerek yok çünkü Allah size
görebilmeniz için akıl vermiş.
Zira İslam’ın emirleri, sadece namaz, oruç ve örtüden ibaret değil, dolayısıyla
Rabbine karşı sorumluluk hisseden her Müslümanın sahip olması gereken hakkı ve
sabrı tavsiye etme yükümlülüğü, bugün ağzı dili olmayan hayvanların ağzı dili
olmayı gerektiriyor, çünkü mazlum olan onlar… bu sorumluluğu yerine getirmekten
yana nasiplenilmesini temenni ederim.