İstanbul Film Festivali, aralarında 3 Oscar adayının da yer aldığı Cannes, Berlin, Sundance ve Venedik film festivallerinden seçilen yepyeni 15 filmlik seçkiyle yılın ilk hediyesini biz sinemaseverlere sunuyor. 1 Ocak 2021'den itibaren her hafta sonu cuma, cumartesi ve pazar günleri yayınlanacak ve beşer gün gösterimde kalacak birer filmle Ocak ayında toplam 15 film izleyeceğiz.
Ocak Seçkisi'nin açılış filmi, Fransa-Belçika ortak yapımı, François Ozon imzalı Eté 85/Summer of 85/85 Yazı. İzleyiciye Normandiya kıyılarında geçen bir ergen aşk hikâyesi anlatan François Ozon, İngiliz çocuk ve genç erişkin romanları yazarı Aidan Chambers'ın 1982 tarihli Dance On My Grave adlı romanından uyarladığı filminde, teknesi alabora olan genç Alexis ile onu kurtaran David arasında gelişen yaz aşkını pek de mantıklı olmayan, masalsı bir tonda anlatıyor! Başarılı makyaj, kostüm ve set dekoruna dönem müziklerini ekleyerek atmosferi iyi kurgulayan yönetmen, pek inandırıcı olmayan ebeveyn karakterleri ve komediye yakın biçemiyle bugüne dek izlediğimiz etkileyici filmlerinden oldukça uzağa düşüyor. Félix Lefebvre, Benjamin Voisin, Philippine Velge, Valeria Bruni-Tedeschi ve Melvil Poupaud'nun oynadıkları 85' Yazı, muhtemelen Ozon'un filmografisinin en zayıf halkalarından biri olarak hatırlanacak...
İşte size tarifi de, seyri de, hazmı da oldukça zor bir film! Dogman'in senaryosunda katkıları bulunan Fabio D'Innocenzo ile Damiano D'Innocenzo kardeşlerin yönettikleri İtalya-İsviçre ortak yapımı Favolacce/Bad Tales/Çirkin Masallar, ilk gösterimini 2020 Berlinale’de yapmış.
Yazın en sıcak zamanlarında, Roma’nın banliyölerden birinde geçen bol husumetli, birbirinden 'rahatsız' karakterli ve son derece değişik bir akışla ilerleyen filmde, mutsuz ve huzursuz İtalyan orta sınıfına yönelik karanlık, sözünü hiç sakınmayan bir bakış sunuyor yönetmenler... Birbirleriyle mesafesini korumaya çalışan komşu ailelerin aralarındaki ateşin fitilini yakan çocukların ön planda olduğu bu garip filmde aile yemekleri, şişme havuz partileri, rehavet içinde geçen günler, her biri ayrı bir tuhaflığa sahip aile bireyleri, çatlak öğretmenler, hamile komşular, bitler, ev yapımı bombalar ve daha neler neler var!
Yönetmen kardeşlerin, Yunan yeni dalga sinemasının sevilen ismi Yorgos Lanthimos'tan fazlaca etkilendiklerini ama aynı derecede başarılı olamadıklarını düşünüyorum! Her şeyin yolunda göründüğü ama tuhaflıkların hüküm sürdüğü, ikircikli hislere sahip sahte orta sınıf aileleri ve ruhu kavuran tuhaf durumları anlatan; sadece çarpıcı final cümlesiyle etkileyici olabilen filmde Elio Germano, Barbara Chichiarelli, Lino Musella, Gabriel Montesi, Max Malatesta ve Tommaso Di Cola oynuyorlar.
Filmin Ödülleri:
2020 Berlin En İyi Senaryo
2020 El Gouna (Mısır) Gümüş Yıldız
2020 Altın Küre (İtalya) En İyi Yönetmen
2020 Altın Küre (İtalya) En İyi Senaryo
2020 İtalya Ulusal Eleştirmenler Birliği En İyi Film
2020 İtalya Ulusal Eleştirmenler Birliği En İyi Senaryo
2020 İtalya Ulusal Eleştirmenler Birliği En İyi Görüntü
2020 İtalya Ulusal Eleştirmenler Birliği En İyi Yapımcı
2020 İtalya Ulusal Eleştirmenler Birliği En İyi Kostüm
2020 Brüksel Jüri Özel Ödülü
2020 Valencia En İyi Film
2020 Valencia En İyi Yönetmen
Siyah-beyaz olması dışında fotoğraflarında olağanüstü bir şey bulamadığım, kişiliğinin pek de matah olmadığını söyleşilerden anladığımız Jim Marshall'ın nesini belgesel çekmeye değer bulduğunu asla anlayamadığım Alfred George Bailey'i (kendisinin de fotoğrafçı olmasının dışında) Show Me The Picture: The Story Of Jim Marshall/Fotoğrafı Göster: Jim Marshall'ın Hikâyesi filmini gerçekleştirmeye iten motivasyonu gerçekten çok merak ediyorum!
Neredeyse hiçbir anında çekici gelen, çarpıcı ya da önemli bulduğum, sevdiğim bir an bulamadığım İngiltere-ABD ortak yapımı filmde ağzı bozuk, hakaretler savuran, yanında bıçak ve silah taşıyan, eşi de dahil olmak üzere çevresinde hemen herkese şiddet gösteren bir anti-kahramanın filmini yapmak nasıl bir aklın ürünü bilemedim! Galadrielle Allman, Adam Block, Anton Corbijn, Amelia Davis, Michael Douglas, Peter Frampton, Eileen Hirst, Jorma Kaukonen, Kamau Kenyatta, Michelle Margetts, Nion McEvoy ve Graham Nash'ın anlatılarıyla ilerleyen belgesel bana fevkalade anlamsız geldi doğrusu!
Müziğe ve fotoğrafa tutkusu olan göçmen Jim Marshall'ı tanımamıza ve onun kişiliğini anlamamıza yönelik olamayan yüzeysel belgesel sırtını daha çok The Beatles, Bob Dylan, Rolling Stones, Jimi Hendrix, Johnny Cash, Janis Joplin ve Woodstock gibi rock’n’roll dünyasının tanınmış isimleri ve olaylarına yaslamış...
Filmin Ödülleri:
2020 Grierson Trust En İyi İngiliz Sanat Belgeseli
2019 San Francisco En İyi Belgesel Best Documentary
2003 tarihli etkileyici filmi The House Of Sand And Fog/Sisler Evi filmiyle tanıdığımız Vadim Perelman’ın, Wolfgang Kohlhaase'nin 2005 tarihli Erfindung Einer Sprache/Bir Dilin İcadı kitabına dayanan ve gerçek olaylardan esinlenen etkileyici Holokost dramı Persian Lessons/Umudun Dili, yüzyıllar geçse de ağırlığı kaybolmayacak Nazi Soykırımı meselesine farklı bir açıdan yaklaşıyor.
Rusya-Almanya ve Belarus ortak yapımı olan film, toplama kampında esir tutulan Gilles'in idam edilmekten kurtulmak için İranlı olduğu yalanını söylemesi üzerine bir Nazi subayının kendisine Farsça öğretmesini istemesiyle başlıyor. Bunu yapabilmesi için yeni baştan bir dil yaratmak zorunda kalan Gilles'in dramı üzerinden ilerleyen filmde yönetmen; hafıza, dilbilim ve kimlik gibi farklı kavramlar üzerinden insanoğlunun ahlak anlayışını sorguluyor ve bildiğimiz soykırım filmlerinden farklı bir üslup kullanıyor. Uzun zamandır izlemeyi özlediğimiz, 'film gibi film' kıvamında olan ve özellikle çarpıcı finaliyle etkileyen filmin asıl yıldızı, Gilles'i oynayan Nahuel Pérez Biscayart'dan ziyade oyunları ve filmleriyle büyüleyen şahane oyuncu Lars Eidinger bence... Diğer rollerde Jonas Nay, Leonie Benesch, Alexander Beyer ve David Schütter var.
Filmin Ödülleri:
2020 Valladolid En İyi Kurgu
Aşık olduğu Eyfel Kulesi ile evlenen bir kadının gazetede yayınlanan haberinden etkilenen(!) Zoé Wittock'un senaryosunu yazıp yönettiği ilk uzun metrajlı filmi Jumbo'yu izleyip beğenen kaç izleyici vardır acaba? Fransa-Lüksemburg ve Belçika ortak yapımı film, genç bir kadının lunaparkta cazibesine kapılıp aşık olduğu eğlence aletiyle olan (her türlü) ilişkisi üzerine son derece tuhaf ve gereksiz bir yapım!
Yönetmenin Sundance’te prömiyerini yapan filmi, objectophilia ya da objectsexuality gibi terimlerle anlatılan bir kavrama dayansa da düzgün bir temele oturmuyor. Belki fikir iyi ama yan karakterler zayıf, final ise son derece amatörce! İnsanın böyle bir filmi yazması, yönetmesi, para bulması, festivallerde göstermesi cesaret ve yenilikse ben almayayım! Noémie Merlant, Emmanuelle Bercot, Sam Louwyck, Bastien Bouillon'un oynadıkları ve finaliyle masalsılığı geçip absürd komediye yelken açan film, hayli gereksiz ve büyük zaman kaybı!
2004'te Oscar adaylığı kazandığı Darwin's Nightmare/Darwin'in Kâbusu'nda Tanzanya’yı, 2014'te bol ödüllü We Come As Friends/Biz Dostuz'da Sudan’ı mesken tutan belgeselci Hubert Sauper, Küba tarihinin son 100 yılına odaklandığı Avusturya-Fransa ortak yapımı belgeseli Epicentro/Merkez Üssü'nde emperyalist dinamikler ve propaganda aracı olarak sinema üzerinden merkeze aldığı Havana'yı özgür ruhlu zeki çocukların rehberliğinde gezdiriyor. Sundance’te büyük ödülü(!) almış olan belgeseli, bildiklerimizin dışında yeni bir şey söylemediği için pek keyif alamadan izledim. Yönetmenin 'sosyopolitik gözlemi' ve 'şiirsel görüntüleri' harmanladığı öne sürülen filmin, konunun takipçilerini ne derece tatmin edeceğini bilemiyorum...
Filmin Ödülleri:
2020 Sundance Dünya Sineması Jüri Büyük Ödülü - Belgesel
2020 MakeDox (Üsküp Skopje) Büyük Ödül Main Award
2020 Viyana Büyük Ödül: En İyi Avusturya Filmi
Kieslowski’nin efsanevi Trois Couleurs/Üç Renk üçlemesinin senaristlerinden biri de olan Polonyalı yönetmen Agnieszka Holland’ın Çek Cumhuriyeti-İrlanda-Polonya ve Slovakya ortak yapımı yeni filmi Šarlatán/Charlatan/Şarlatan, şifalı bitkiler yetiştirerek hastalıkları teşhis etmekte olağanüstü bir yeteneğe sahip olan Jan Mikolasek isimli tarihi bir figürün hayatının bir bölümüne odaklanıyor. 50’lerin Çekoslovakya’sının totaliter rejiminde göze batan yeteneği kendisine bolca düşman kazandırırken “Şarlatan” unvanının verilmesine de sebep oluyor! Mikolasek’in uzun yıllar birlikte çalıştığı adamla olan aşkı ise filmin etkisini arttıran bir diğer katman... Dünya prömiyerini Berlin’de gerçekleştiren ve Çekya’nın Oscar adayı olan filmde baba-oğul Ivan Trojan ile Josef Trojan'ın başarılı performanslarının yanı sıra yakışıklılığıyla dikkat çeken Juraj Loj ile Jaroslava Pokorná da oynuyor. Gerçek olaylara dayanan filmin sanat yönetimi ve sinematografisi oldukça etkileyici...
25 yıl önce sinemada izlediğim, David Cronenberg’in J.G.Ballard'ın romanından uyarladığı 1996 tarihli Kanada yapımı Crash/Çarpışma'yı, İKSV'nin Ocak seçkisi kapsamında restore dijital kopyasını izleyicilere tekrar sunması nedeniyle yeniden izledim!
Makineler ve insan bedeni arasında koşutluklar bulan ve melez dokular yaratan filmleriyle tanınan Cronenberg Çarpışma'da araba kazalarında erotik bir tahayyül alanı keşfeden bir grup insanın öyküsünü anlatıyor. Holly Hunter, James Spader, Elias Koteas, Deborah Kara Unger ve Rosanna Arquette'in oynadığı filmde atmosfer distopik, karakterler gizemli, senaryo tekinsiz ancak bileşim tatminkar olmaktan uzak! Dönemine (hatta bugüne göre bile) hayli cüretkar filmdeki şiddet ve cinsellik içeren sahneler birçok izleyici için epey zorlayıcı. O zaman da çok sevmemiştim, çeyrek asır sonra da bayılmadım!
Filmin Ödülleri:
1996 Cannes Jüri Özel Ödülü
1996 Cahiers du Cinéma Yılın En İyi İlk On Filmi
Adını, yönetmen Ameen Nayfeh'in bir röportajında söylediği bu sözler gibi bir saçmalıktan alan Filistin-Ürdün-Katar-İtalya ve İsveç ortak yapımı 200 Meters/200 Metre, Batı Şeria Duvarı'nın Filistin tarafında annesiyle yaşayan inşaat işçisi Mustafa'yı merkeze alıyor. Diğer taraftaki eşi ve ailesinden yalnızca 200 metre ötede yaşayan ve her gün İsraillilerin kontrol noktasını geçerek işe giden Mustafa, izninin olmaması nedeniyle oğlunun yaralandığını öğrendiği gün hastaneye ulaşamayınca bir kaçakçının yardımıyla 200 metrelik yolu çok uzun ve eziyetli bir şekilde almak zorunda kalır. Siyasi durumu yansıtmaya çalışan ama daha çok işin eğlenceli yönünü gözeten yönetmenin ilk olarak Venedik Film Festivali’nin Venedik Günleri bölümünde gösterimini yapan ilk uzun metrajlı filmi 200 Metre, Ürdün’ün Oscar adayı. Ali Suliman, Gassan Abbas, Mahmoud Abu Eita, Ghassan Ashkar, Samia Bakri, Motaz Malhees ve Anna Unterberger'in oynadıkları, ilgiyle izlenen ama akıllarda birçok soru işareti bırakan yapım çok daha etkileyici olabilirdi sanki...
Filmin Ödülleri:
2020 Selanik En İyi Yönetmen
2020 Selanik En İyi Film
2020 Ajyal En İyi Film, İzleyici Ödülü
2020 Sevilla Olağanüstü Hikâyeler
2020 Antalya En İyi Erkek Oyuncu (Ali Suliman)
2020 Venedik Halk Seçimi İzleyici Ödülü - Venedik Günleri
2020 El Gouna En İyi Erkek Oyuncu (Ali Suliman), İzleyici Ödülü, FIPRESCI Ödülü
2016 tarihli Sieranevada'sını pek beğendiğimiz; 3 saatten kısa film yapamayan Romanya Yeni Dalgası’nın en önemli isimlerinden Cristi Puiu'nun Romanya-Sırbistan-İsviçre-İsveç-Bosna-Hersek ve Kuzey Makedonya ortak yapımı dördüncü uzun metrajlı filmi Malmkrog, başından sonuna kadar aralıksız ‘sofistike’ diyaloglarla örülü bir dönem filmi!
19. yüzyıl Rusya’sında yaşamış şair ve düşünür Vladimir Solovyov’un metinlerinden esinlenen ve adını Transilvanya’daki bir köyden alan; Frédéric Schulz Richard, Agathe Bosch, Diana Sakalauskaité, Marina Palii, Ugo Broussot ve István Téglás'ın oynadıkları Malmkrog, 3 saat 20 dakikalık gereğinden fazlasıyla uzun süresiyle izleyici sabrı isteyen karanlık bir yapım!
Karlar altındaki malikânesinde bir kontes, bir siyasetçi, bir toprak sahibi ve bir generali ağırlayan aristokratın da içinde bulunduğu 5 kişilik 'seçkin' grubun din, savaş, aşk, ölüm ve ahlak kavramları üzerinden hararetlenen tartışmalarına şahit olduğumuz filmi hiç keyif almadan, aşırı derecede sıkılarak izledim. Olağanüstü bir yapım değilse hiçbir film bu kadar uzun olmamalı, bildiğin işkence!
Filmin Ödülleri:
2020 Berlin En İyi Yönetmen - Karşılaşmalar
2020 Sevilla En İyi Film, En İyi Senaryo
İzlerken sürekli "neden, nasıl, daha neler, ne saçma" dedirten filmleri beğenmem mümkün olamıyor! Sevemediğim Pose dizisinden aşina olmasam adapte olmakta zorlanabileceğim 'New York trans balo kültürü' çerçevesinde gelişen aşk hikâyemsi bir öykü anlatmaya çalışan Danielle Lessovitz’in yazıp yönettiği ilk filmi de fazla soru sordurduğu, amatör yaklaşımı hep hissettirdiği ve ham bir finalle sonlandığı için sevemedim. Fionn Whitehead, Leyna Bloom, Mc Caul Lombardi, Louisa Krause, Devon Carpenter, Christopher Quarles, Eddie Plaza ve Taliek Jeqon'un oynadıkları; ilk gösterimini Cannes’da Belirli Bir Bakış bölümünde yapan ABD-Fransa ortak yapımı Port Authority, sonunun gelmesini bir an önce istediğim sıkıcı filmlerden biriydi...
Filmin Ödülleri:
2020 LesGaiCineMad (Madrid) En İyi Film
İlk kez Cannes Film Festivali’nin bağımsız ACID bölümünde gösterilen Pierre Trividic ve Patrick Mario Bernard'ın birlikte yönettikleri 2019 Fransa yapımı L'angle Mort/Blind Spot/Kör Nokta, farklı bir 'süper kahraman' filmi... Kendini görünmez kılma yeteneğine sahip siyahi bir Fransızın giderek yalnızlaşıp toplumdan izole olmasını anlatan ve farklı şekillerde okunabilecek katmanları olan filmde rol alan Jean Christophe Folly, Isabelle Carré, Sami Ameziane ve Claudia Tagbo'ya Darbareye Elly/About Elly/Elly Hakkında, Body Of Lies ve Paterson filmlerinden tanıdığımız Golshifteh Farahani etkileyici bir performansla eşlik ediyor.
Romanya’daki dev bir sağlık skandalını ortaya çıkararak hükümet ile sermaye sahiplerinin binlerce insanın hayatını nasıl tehlikeye attığını gözler önüne seren Romanya-Lüksemburg ortak yapımı Alexander Nanau imzalı Colectív, çok çarpıcı bir belgesel!
Bükreş’teki Colectív gece kulübünde 2015’te çıkan bir yangınla başlayan belgesel, yanıkları ölümcül olmamasına rağmen pek çok hastanın tedavi gördüğü hastanelerde hayatını kaybetmesinin ardındaki sis perdesini aralamaya çalışan araştırmacı gazetecilerin kan dondurucu cevaplara ulaşırken işlevselliğini kaybetmiş bir sağlık sisteminin defolu parçalarını keşfetmesini anlatıyor. Romanya’nın Oscar adayı olan Colectív'de Catalin Tolontan, Mirela Neag, Razvan Lutac, Tedy Ursuleanu, Vlad Voiculescu ve Camelia Roiu oynuyor.
Filmin Ödülleri:
2019 Zürih En İyi Uluslararası Belgesel
2020 EFA En İyi Avrupalı Belgesel European Documentary
2020 DocAviv (İsrail) En İyi Uluslararası Belgesel
2020 Montpellier Mediterranean FF En İyi Belgesel
2020 Sofya En İyi Belgesel
2020 Tromso Don Quixote Ödülü Award
Aşırı saçma komedileri seviyorsanız bayılacağınız bir film Geçmişi Silmek! Ne yalan söyleyeyim, izlerken güldüğüm yerleri olmadı değil ama bir süre sonra aşırı sıkıldığım bir film olarak hatırlayacağım bu Fransa-Belçika ortak yapımını...
Toplumla uyumsuz karakterleri seven Benoît Delépine ile Gustave Kervern'in birlikte yönettikleri Effacer L'historique/Delete History, dijital çağın bizi soktuğu tuhaf durumları anlatırken tanıtımda ifade edildiği gibi 'eğlenceli' olmaktan ziyade 'sinir bozucu' bir film. Bir taşra kentinde birbirinden tuhaf üç komşunun dijital ortamda yaşadıkları mağduriyetlerle kesişen yollarının anlatıldığı filmde başı bir seks videosuyla dertte olan bir kadın, kızı sanal ortamda linç yiyen bir adam ve düşük Uber puanlarını kafaya takmış bir 'dizi manyağı kadın daha var!!! Birleşerek teknoloji devlerine kafa tutmaya çalışan bu üç karakterin saçma ötesi durumlarının mantıksızca aktarıldığı filmde Blanche Gardin, Denis Podalydès ve Corinne Masiero'nun yanı sıra Vincent Lacoste, Benoît Poelvoorde ve Jean Dujardin gibi konuk oyuncular da var. Almayayım, alana da mani olmayayım!
Filmin Ödülleri:
2020 Berlin 70. Berlinale Ödülü, Berliner Morgenpost Ödülü
2020 Lisbon & Estoril Jüri Özel Ödülü
2018’de 48 yaşında hayatını kaybeden İzlandalı besteci Jóhann Jóhannsson’ın aynı isimli projesinin 'multimedya' uyarlaması olan Last and First Men/Son ve İlk İnsanlar, 'Ocak Seçkisi'nin son filmiydi! Bana göre eser, bir sinema filminden ziyade bir sergi ya da bienal işi!
Solo albümlerinin dışında Oscar ödülü aldığı The Theory Of Everything(2015) ve Sicario(2016)'nun yanı sıra Prisoners, Mandy ve Arrival gibi sinema filmlerine yaptığı film müzikleriyle de tanınan Jóhann Jóhannsson, bu projeyi Olaf Stapledon’ın 1930’larda yazdığı bilim-kurgusal tarih kitabından esinlenerek oluşturmuş. Sanatçının 2017’de tasarladığı 16mm çekilmiş siyah-beyaz görüntülerin sinema ekranına 'yansıtıldığı' multimedya projesini seslendiren Tilda Swinton; iki milyar yıl sonra, gelecekteki insan ırkının ütopyasını onlardan gelen bir mesaj gibi aktarırken Tito dönemi anıtsal Yugoslav mimarisi görüntülerine Jóhann Jóhannsson ile Yair Elazar Glothman'ın müzikleri eşlik ediyor.
Siyah-beyaz görüntüler, anıtsal objeler ve Swinton'un sesi başta çekici gelse de bir süre sonra tahammülü zor bir seyir deneyimine dönüşen yapım çok ama çok sıkıcı!
Filmin Ödülleri:
2020 Festival du Nouveau Cinéma (Montréal) FIPRESCI Ödülü
SEÇKİDEKİ FİLMLER:
01 Ocak Cuma - 85 Yazı / Eté 85 / Summer of 85
02 Ocak Cumartesi - Çirkin Masallar /Favolacce / Bad Tales
03 Ocak Pazar - Fotoğrafı Göster: Jim Marshall’ın Hikâyesi / Show Me the Picture: The Story of Jim Marshall
08 Ocak Cuma - Umudun Dili / Persian Lessons
09 Ocak Cumartesi - Jumbo
10 Ocak Pazar - Merkez Üssü / Epicentro
15 Ocak Cuma - Şarlatan / Šarlatán / Charlatan
16 Ocak Cumartesi - Çarpışma / Crash
17 Ocak Pazar - 200 Metre / 200 Meters
22 Ocak Cuma - Malmkrog
23 Ocak Cumartesi - Port Authority
24 Ocak Pazar - Kör Nokta / L’angle mort / Blind Spot
29 Ocak Cuma - Colectív / Collective
30 Ocak Cumartesi - Geçmişi Silmek / Effacer l’historique / Delete History
31 Ocak Pazar - Son ve İlk İnsanlar / Last and First Men