Bugün siyasi partilerin açıkladığı meclis üye aday listeleri, kamuoyunda tartışmalara yol açtı. Tartışmaların odağında ise, listelerde yer alan bazı isimlerin tanınmaması ve halkla yeterince iç içe olmaması yatıyor.
Ak Parti ve CHP listelerine baktığımızda, birçok ismin siyasi kulislerde ve parti teşkilatlarında tanınmasına karşın, geniş halk kitleleri tarafından bilinmediğini görüyoruz. Gece yarısı telefonu açıp halka derdini anlatabilecek, sorunlarına çözüm bulabilecek kadar halkla iç içe olan isimler ise nadir.
Bu durum, akla ister istemez şu soruları getiriyor: Bu listeler halka hizmet için mi, yoksa sadece koltuk kapmak için mi oluşturuldu? Adayların halkla olan bağı ne kadar güçlü? Bu isimler, seçildikten sonra halka ne kadar fayda sağlayabilirler?
Aslında bu sorun sadece AK Parti ve CHP ile sınırlı değil. Birçok siyasi partide benzer bir durum gözlemlenebiliyor. Partiler, listelerini oluştururken, daha çok siyasi dengeyi gözetmeye ve kendi iç çekişmelerini çözmeye odaklanıyorlar. Halkın ihtiyaçları ve talepleri ise ikinci plana atılıyor.
Halbuki, meclis uyesi halk tarafından seçilen ve halka karşı sorumlu olan kişilerdir. Bu nedenle, adayların halkla yakın bir ilişki içinde olması ve onların sorunlarını ve taleplerini en iyi şekilde temsil edebilecek kapasitede olması son derece önemlidir.
Siyasi partilerin, listelerini oluştururken bu kriterleri göz önünde bulundurmaları ve halka hizmet etmeyi ön planda tutmaları gerekiyor. Aksi takdirde, demokrasimiz zayıflıyor ve halkın siyasi sisteme olan güveni azalıyor.